KAINATIN EFENDISI HOSGELDIN SEFALAR GETIRDIN
3 posters
1 sayfadaki 1 sayfası
KAINATIN EFENDISI HOSGELDIN SEFALAR GETIRDIN
Resulullaha Mektup...(makale)Usul Usul çiseleyen yağmur damlalarının verdiği ferahlıkla güneşin ilk ışınkarını karanlığın kalbine yansıtarak sabırla kainalı uyanmasını bekleyen seher vaktinden merhaba Hz. İbrahimin müjdecisi cana can Ahmet merhaba...
Dostluk pınarının kaynağından sulanmış, muhabbet mevsimlerinin renk ve desenleriyle gönlünü bezemiş insan bunaltıcı yaz günlerinde serabını gördüğüm ırmakların gerçek olup yüreğimi serinlettiği gibi, dost ve yaren olma özlemi çeken bu sancılı yürekten merhaba Hz. İsa’nın habercisi Can Ahmet Merhaba..
Hayatı ölümü yaratanın adıyla, ölümsüz olanın dostlarını, ölümsüzleştirenin yadıyla merhaba sevgili Amine’nin oğlu Güller efendisi Can Ahmet merhaba...
Pasın demirin, ahları yüreğimi çürütüp yok ettiği ortamlarda çaresizliğin kasırgasında kuru bir yaprak gibi savrulan bu çileli gönülden, özlem ufkunda gözleri tüm güzelliklere kilitlenen gönlü güzel insan sana yazmanın verdiği lezzetle merhaba, Abdullah’ın oğlu Can Ahmet merhaba...
Yüreği her nefes alışında insanlığın kurtuluşu için çarpan Ahmedim sımsıcak hüzün demetini seninle paylaşmak istedim, seninle bu muhabbeti yapamasaydım bu sancılı yürek yokluğunda horlanan ve hasret ateşinde yanan bu gönül gaflet uykusundan uyanamayacaktı, şu çakıllı ve dikenli zemin üzerine inşa edilen hayatı çilekeş basamaklarını tırmanırken senden uzak kaldım, fiziki vuslatlara rağmen bir ruh gurbetinin, bir yürek firakının çürütücü özü yıpratıcı kemirgenliğiyle hayatı solumaya başladım. Her nefes alışımda bir hücrem can çekişir adeta, her an bir ateş yanar kavurur benliğimi, öyle ki, hiçbir fiziki vuslat söndüremez oldu yüreğime düşen onulmaz ateşi, ah derim her ahım bir taş düşürür oldu hayat sarayımdan, her ahım viraneye döndürdü beni…
Cana Can Ahmedim benim yüreğime öyle bir dol ki;
- vücut ülkesinde beslenen, barınan ama onu istila etmek için yanıp tutuşan, erdem surlarımı çökertmeye çalışan fitne ve fesatın şerrinden kurtulayım…
- yüreğime öyle bir dol ki; bazen gül yüzlü peri oluveren, bazen ceylan bakışlı bir ahu olup mahsunlaşıp boynunu büken, bazen irademi örseleyerek bir meta ya da makama bürünen, bazen de hüzün hücrelerime nüfus ederek en zayıf anımda ateşten elini bir dost edasıyla omzuma koyarak yüreğimi dağlayan nefsimi kontrol edebileyim.
Cana Can Ahmedim, yüreğime öyle bir dol ki;
- Her ahım, nemin duvarı çürüttüğü gibi gam olup çürütmesin hücrelerimi ….
- Her ahım, kara bir bulut olup çöreklenmesin ufkuma, bir kasvet gecesi olup yıldırmasın gözlerimi…
- Çaresizliğimin kasırgasında her ahımla, kuru bir yaprak gibi savrulmayayım hayatın dipsiz dehlizlerine…
Alemlerin efendisi Cana Can Ahmedim, bir güneş gibi içimi ısıtan samimi tebessümlerine, bir demet çiçek gibi ruhumun bahçesinde devşirilen göz aydınlığı, yürek coşkusu sözlerine engin bir rahmet denizinde özümseyerek ahlak edindiğin anlayışın ve merhametine kanadı kırık yüreğimin öyle bir ihtiyacı var ki; ömür sermayemi gaflet değirmeninde özümle öğütür oldum. Yaşamın birkaç dakikalık saltanat, bir ağaç gölgesinde dinlence olduğunu, yaşamın hazan ve hüzün ikliminde çırpındıkça bataklığında pervasızca batar oldum. Bana dua ve şefaat etki gerçek hayata uyandığımdaki şafak yüz ağartan bir şafak olsun ya resulullah.
Ulu yaradanım öve öve yere göğe sığdıramadığı, “ sen olmasaydın bu alemi yaratmazdım habibim” sözüne mahsar olan Can Ahmedim;
- Limanlarını açık bırak çünkü ummanda çetin kasırgalardan bunaldım…
- Ya resulullahım hayatın hoyrat harıyla bunalan yüreğimi serinleten gül yüzlü vahasın, kendimi yorgun ve zayıf hissettiğim de sırtımı yaslayacağım çınarım, yüce dağım ve tüm yangınlarımda yüreğimi serinletmek için yöneldiğim yegane Ab-ı hayat kaynağım olman dileğiyle gülün açmasında ki güzellikle yasemenlerin kokusuyla, karanfillerin gölgesine yokluğunu sığdıramadığım Cana Can Ahmedim beni ne olursun bağışla bıkmadan usanmadan sana sayfalarca yazmak isterdim. Heyhat ne yazık ki mektubumu burada noktalamak istiyorum. Çünkü okurken yorulmandan korkuyorum. Ama şunu da yazmadan geçemeyeceğim.
Fiziken birbirimize nefeslerimizi hissedecek kadar yakın olmamıza rağmen birçok tanıdıkla neden ruh gurbetindeyiz. Serseri seyyahlar gibi bu soğuk yüzlü güzergahı bize öneren kim, kim çalıyor. Göğsümüzden yıldızları, kim katran döküyor gecelerimize, gündüzlerimize kasteden kim, hangi uğursuz eller çalıyor yüreklerimizdeki muhabbet ateşimizi, kim kasvet perdesiyle karartıyor hayatın tebessüm eden yüzünü ya resulullahım, hicranı sancıyı bize reva görenler kim kim..
Ya resulullah, senin gösterdiğin metaneti, sabrı ve hoşgörülülüğünden rabbim bizlere de ihsan eylesi güzel dostum Cana Can Ahmedim, dualarını ne olursun bizlerden eksik etme insanlıktan ve erdemlerden uzaklaşan, biz cahillerin üzerinden.
Ya resulullah, sılasız gurbetlere mahkum bırakma yüreklerimizi, dostluk desenli baharlarımıza göz koyan huzur ve yürek haramilerine fırsat verdirme…
Seni Bir Dost Özlemiyle Çok Özlüyor ve Seviyorum…
Sağlıcakla kal, Ama dualarını benden esirgeme
Asım KISBET –SİMAV
Dostluk pınarının kaynağından sulanmış, muhabbet mevsimlerinin renk ve desenleriyle gönlünü bezemiş insan bunaltıcı yaz günlerinde serabını gördüğüm ırmakların gerçek olup yüreğimi serinlettiği gibi, dost ve yaren olma özlemi çeken bu sancılı yürekten merhaba Hz. İsa’nın habercisi Can Ahmet Merhaba..
Hayatı ölümü yaratanın adıyla, ölümsüz olanın dostlarını, ölümsüzleştirenin yadıyla merhaba sevgili Amine’nin oğlu Güller efendisi Can Ahmet merhaba...
Pasın demirin, ahları yüreğimi çürütüp yok ettiği ortamlarda çaresizliğin kasırgasında kuru bir yaprak gibi savrulan bu çileli gönülden, özlem ufkunda gözleri tüm güzelliklere kilitlenen gönlü güzel insan sana yazmanın verdiği lezzetle merhaba, Abdullah’ın oğlu Can Ahmet merhaba...
Yüreği her nefes alışında insanlığın kurtuluşu için çarpan Ahmedim sımsıcak hüzün demetini seninle paylaşmak istedim, seninle bu muhabbeti yapamasaydım bu sancılı yürek yokluğunda horlanan ve hasret ateşinde yanan bu gönül gaflet uykusundan uyanamayacaktı, şu çakıllı ve dikenli zemin üzerine inşa edilen hayatı çilekeş basamaklarını tırmanırken senden uzak kaldım, fiziki vuslatlara rağmen bir ruh gurbetinin, bir yürek firakının çürütücü özü yıpratıcı kemirgenliğiyle hayatı solumaya başladım. Her nefes alışımda bir hücrem can çekişir adeta, her an bir ateş yanar kavurur benliğimi, öyle ki, hiçbir fiziki vuslat söndüremez oldu yüreğime düşen onulmaz ateşi, ah derim her ahım bir taş düşürür oldu hayat sarayımdan, her ahım viraneye döndürdü beni…
Cana Can Ahmedim benim yüreğime öyle bir dol ki;
- vücut ülkesinde beslenen, barınan ama onu istila etmek için yanıp tutuşan, erdem surlarımı çökertmeye çalışan fitne ve fesatın şerrinden kurtulayım…
- yüreğime öyle bir dol ki; bazen gül yüzlü peri oluveren, bazen ceylan bakışlı bir ahu olup mahsunlaşıp boynunu büken, bazen irademi örseleyerek bir meta ya da makama bürünen, bazen de hüzün hücrelerime nüfus ederek en zayıf anımda ateşten elini bir dost edasıyla omzuma koyarak yüreğimi dağlayan nefsimi kontrol edebileyim.
Cana Can Ahmedim, yüreğime öyle bir dol ki;
- Her ahım, nemin duvarı çürüttüğü gibi gam olup çürütmesin hücrelerimi ….
- Her ahım, kara bir bulut olup çöreklenmesin ufkuma, bir kasvet gecesi olup yıldırmasın gözlerimi…
- Çaresizliğimin kasırgasında her ahımla, kuru bir yaprak gibi savrulmayayım hayatın dipsiz dehlizlerine…
Alemlerin efendisi Cana Can Ahmedim, bir güneş gibi içimi ısıtan samimi tebessümlerine, bir demet çiçek gibi ruhumun bahçesinde devşirilen göz aydınlığı, yürek coşkusu sözlerine engin bir rahmet denizinde özümseyerek ahlak edindiğin anlayışın ve merhametine kanadı kırık yüreğimin öyle bir ihtiyacı var ki; ömür sermayemi gaflet değirmeninde özümle öğütür oldum. Yaşamın birkaç dakikalık saltanat, bir ağaç gölgesinde dinlence olduğunu, yaşamın hazan ve hüzün ikliminde çırpındıkça bataklığında pervasızca batar oldum. Bana dua ve şefaat etki gerçek hayata uyandığımdaki şafak yüz ağartan bir şafak olsun ya resulullah.
Ulu yaradanım öve öve yere göğe sığdıramadığı, “ sen olmasaydın bu alemi yaratmazdım habibim” sözüne mahsar olan Can Ahmedim;
- Limanlarını açık bırak çünkü ummanda çetin kasırgalardan bunaldım…
- Ya resulullahım hayatın hoyrat harıyla bunalan yüreğimi serinleten gül yüzlü vahasın, kendimi yorgun ve zayıf hissettiğim de sırtımı yaslayacağım çınarım, yüce dağım ve tüm yangınlarımda yüreğimi serinletmek için yöneldiğim yegane Ab-ı hayat kaynağım olman dileğiyle gülün açmasında ki güzellikle yasemenlerin kokusuyla, karanfillerin gölgesine yokluğunu sığdıramadığım Cana Can Ahmedim beni ne olursun bağışla bıkmadan usanmadan sana sayfalarca yazmak isterdim. Heyhat ne yazık ki mektubumu burada noktalamak istiyorum. Çünkü okurken yorulmandan korkuyorum. Ama şunu da yazmadan geçemeyeceğim.
Fiziken birbirimize nefeslerimizi hissedecek kadar yakın olmamıza rağmen birçok tanıdıkla neden ruh gurbetindeyiz. Serseri seyyahlar gibi bu soğuk yüzlü güzergahı bize öneren kim, kim çalıyor. Göğsümüzden yıldızları, kim katran döküyor gecelerimize, gündüzlerimize kasteden kim, hangi uğursuz eller çalıyor yüreklerimizdeki muhabbet ateşimizi, kim kasvet perdesiyle karartıyor hayatın tebessüm eden yüzünü ya resulullahım, hicranı sancıyı bize reva görenler kim kim..
Ya resulullah, senin gösterdiğin metaneti, sabrı ve hoşgörülülüğünden rabbim bizlere de ihsan eylesi güzel dostum Cana Can Ahmedim, dualarını ne olursun bizlerden eksik etme insanlıktan ve erdemlerden uzaklaşan, biz cahillerin üzerinden.
Ya resulullah, sılasız gurbetlere mahkum bırakma yüreklerimizi, dostluk desenli baharlarımıza göz koyan huzur ve yürek haramilerine fırsat verdirme…
Seni Bir Dost Özlemiyle Çok Özlüyor ve Seviyorum…
Sağlıcakla kal, Ama dualarını benden esirgeme
Asım KISBET –SİMAV
Geri: KAINATIN EFENDISI HOSGELDIN SEFALAR GETIRDIN
can AHMETIMMMM HOS GELDIN NURLU NEBI
ALLAH RAZI OLSUN BACU
ALLAH RAZI OLSUN BACU
Geri: KAINATIN EFENDISI HOSGELDIN SEFALAR GETIRDIN
Tevhid bahri
Seyyidi kainât, Hazret-i Fahr-i Âlem
Muhammed Mustafâ râ Salevât
Allah âdın zikredelim evvelâ
Vâcib oldur cümle işde her kulâ
Allah âdın her kim ol evvel anâ
Her işi âsân ider Allah anâ
Allah âdı olsa her işin önü
Hergiz ebter olmaya ânın sonu
Her nefesde Allah âdın di müdâm
Allah âdıyle olur her iş tamâm
Bir kez Allah dese aşk ile lisân
Dökülür cümle günah misl-i hazân
İsm-i pâkin pâk olur zikr eyleyen
Her murâda erişür Allah diyen
Aşk ile gel imdi Allah diyelim
Dert ile göz yaş ile âh îdelim
Ola kim rahmet kıla ol pâdişah
Ol kerîm-ü ol rahîm-ü ol ilâh
Birdir ol, birliğine şek yokdürür
Gerçi yanlış söyleyenler çokdürür
Cümle-âlem yoğ iken ol var idi
Yaradılmışdan ganî cebbâr idi
Vâr iken ol, yok idi ins-ü melek
Arş-ü ferş-ü ay-ü gün hem nüh felek
Sun' ile bunlârı ol, vâr eyledi
Birliğine cümle ikrar eyledi
Kudretin izhâr edüp hem ol celîl
Birliğine bunları kıldı delîl
"Ol !" dedi bir kerre vâr oldu cihân
"Olma !" derse, mahv olur ol dem hemân
Pes Muhammeddir bur varliğa sebeb
Sıdk ile ânın rızasın kıl taleb
Ey azizler, işte başlarız söze
Bir vasıyyet kılarız illâ size
Ol vasıyyet ki direm her kim tuta
Misk gibi kokûsu canlardâ tüte
Hak-Teâlâ rahmet eyleye anâ
Kim beni ol bir dua ile anâ
Her kim ki diler bu duada buluna
Fâtiha ihsân ede ben kûluna
El-Fâtiha *
Mevlid-i Şerif-in müellifi Merhum Süleyman Süleyman Çelebi Hazretleri'nin ruhu için ve bu satırları okuyan, dinleyen, okumasına sebep olanlardan yaşayanların ruhu makamlarına, ahirete göçmüş olanlarınında ruhlarına El-Fatiha
Veladet bahri
Âmine hâtun Muhammed ânesi
Ol sadeften doğdu ol dür dânesi
Çünkî Abdullah'tan oldu hâmile
Vakt erişdi hefte vü eyyam ile
Hem Muhammed gelmesi oldu yakîn
Çok alâmetler belirdi gelmeden
Allâhümme salli alâ Muhammediv
Ve alâ âli Muhammed
Ol Rebiûl evvel âyın nîcesi
On ikinci gîce isneyn gîcesi
Ol gîce kim doğdu ol hayrûl-beşer
Ânesi anda neler gördü neler
Dedi gördüm ol habîbin ânesi
Bir acep nûr kim, güneş pervânesi
Berk urup çıktı evimden nâgehân
Göklere dek nûr ile doldu cihân
Gökler âçıldı ve feth oldu zulem
Üç melek gördüm elinde üç âlem
Bîri meşrik bîri mağribde anın
Bîri dâmında dikildi Kâbenin
Bildim anlardan kim ol halkın yeği
Kim yakîn oldu cihâna gelmeği
İndiler gökden melekler sâf sâf
Kâbe gibi kıldılar evim tavaf
Hûriler geldi bölük bölük
Buğûr yüzleri nûrundan evim doldu nûr
Çevre yânıma gelip oturdular
Mustafâ'yı birbirine muştular
Dediler oğlun gibi hiç bir oğul
Yâradılâlı cihân gelmiş değil
Bû senin oğlun gibi kadr-ı cemîl
Bir anâya vermemiştir ol Celîl
Ûlu devlet buldun ey dildâr sen
Doğiserdir senden ol hulk-ı hasen
Bû gelen "ilm-î ledün" sultânıdır
Bû gelen tevhîd ü irfân kânıdır
Bû gîce ol gîcedir kim, ol şerîf
Nûr ile âlemleri eyler latîf
Allâhümme salli alâ Muhammediv
Ve alâ âli Muhammed
Bû gîce şâdân olur erbâb-ı dil
Bû gîceye can verir eshâb-ı dil
Yâ Resulâllah
Rahmeten lil'âlemindir Mustafâ
Hem şefîal müznibîndir Mustafa
Vasfınî bû resme tertib ettiler
Ol mübârek nûru terğib etdiler
Âmine eder çü vakt oldu tamâm
Kim vücûda gele ol hayrül enâm
Sûsadım gâyet harâretden katî
Sundular bir câm dolusu şerbeti
Allâhümme salli alâ Muhammediv
Ve alâ âli Muhammed
Şerbeti sunduk tâbânâ hûriler
Bûnu sana verdi Allâh dediler
Kardan ak îdi ve hem soğuk idi
Lezzeti dâhi şekerde yok idi
İçdim ânı oldu cismim nûra gark
İdemezdim kendimi nûrdan fark
Geldi bir akkuş kanâd ile revân
Arkamı sığâdı kuvvetle hemân
Doğdu ol sâatde ol sultân-ı dîn
Nûra gark oldu semâvât-ü zemîn
Sallû Aleyhi ve Sellimû teslimâ
Hatta tenâlû cenneten ve naîmâ
Essalâtü vesselâmü aleyke
Ya Resûlallah
Esselâtü vesselâmü aleyke
Ya Habîballah
Essalâtü vesselâmü aleyke
Ya Seyyidel-evvelîne velâhirin.
Merhaba bahri
Yâradılmış cümle oldu şâdümân
Gam gidûp âlem yenîden buldu cân
Cümle zerrat-ı cihân idûb nidâ
Çağrışûben dediler kim merhabâ
Merhabâ ey âli sultân merhabâ
Merhabâ ey kân-ı irfan merhabâ
Merhabâ ey sırr-ı fürkân merhabâ
Merhabâ ey nûru râhman merhabâ
Merhabâ ey bülbül-i bâğ-ı Cemâl
Merhabâ ey âşinâ-yi Zülcelâl
Merhabâ ey cân-ı bâki merhabâ
Merhabâ uşşâkâ sâki merhabâ
Merhabâ ey cân-ı cânan merhabâ
Merhabâ ey derde dermân merhabâ
Merhabâ ey cümlenin matlâbu sen
Merhabâ ey Hâlikın mahbâbu sen
Merhabâ ey Pâdişah-i dû cihân
Senin için oldu kevn île mekân
Merhabâ ey rahmeten lil-âlemîn
Merhabâ sensin şefîa'l-müznibîn
Ey gönüller derdinin dermânı sen
Ey yarâdılmışların sultânı sen
Sensin ol sultân-i cümle enbiyâ
Nûr-i çeşm-i evliyâ vü asfiyâ
Yâ habîballâh bize imdâd kîl
Son nefes didârın ile şâd kîl
Allâhümme salli alâ seyyidinâ
Muhammedinillezî câe bilhakkıl mübîn
Ve erseltehû rahmetel lil âlemin
__________________
Mirac bahri 1-2
Seyyidi kainât, Hazret-i Fahr-i Âlem
Muhammed Mustafâ râ Salevât
Söyleşürken Cebrâil ile kelâm
Geldi Refref önüne verdi selâm
Aldı ol şâh-ı cihânı ol zamân
Sidre'den gitti ve götürdü hemân
Bir fezâ oldu o demde rûnümâ
Ne mekân var anda ne arz-u semâ
Kim, ne hâlidir, ne mâli, ol mahal
Akl ü fikr etmez o hâli fehmü hal
Ref' olup ol şâha yetmiş bin hicâb
Nûr-u tevhîd açtı vechinden nikâb
Her birisinden geçerken îlerû
Emr olundu Yâ Muhammed gel berû
Gel habîbim sâna aşık olmuşam
Cümle halkı sâna bende kılmışam
Ne murâdın vâr ise îdem revâ
Eyleyem bir derde bin türylü devâ
Mustafâ dedi: Eyâ Rabbe'r-Rahîm
Vey hatâ pûş ü atâsı çok kerîm
Ol zaîf ümmetlerim hâlî nola
Hazretîne nîce anlar yol bula
Hak-Teâlâdan nidâ geldi emin
Yâ Muhammed dedi Rabbü'l-Âlemin
Gam yeme kim Yâ Muhammed olma melul
Her ne kim dîledin oldu kabul
Ümmetini sâna verdim ey habîb
Cennetîmi anlara kıldım nasîb
Ey habîbim nedir ol kim dîledin
Bir avuç toprağa minnet meyledin
Zâtıma mir'at edindim zâtını
Bîle yazdım âdım ile âdını
Hem dedi kim: "Yâ Muhammed ben seni
Bilûrem görmeğe doymazsın beni
Avdet edûp davet et kullarımı
Tâ gelûben göreler dîdârımı
Sen ki mi'râc eyleyûb etdin niyâz
Ümmetin mîrâcını kıldım namâz"
Tarfetül-ayn içre ol Fahr-i cihân
Ümmühân'ın evine geldi hemân
Her ne vâki oldu ise serteser
Cümlesin eshâbına verdi haber
Dediler: "Ey Kıble-i İslâmü dîn
Kutlu olsun sâna mîrâc-i güzîn
Biz kamûmuz kullarız sen şâhsın
Gönlümüz îçinde rûşen mâhsın
Ümmetin olduğumuz devlet yeter
Hizmetin kıldığımız izzet yeter !"
Allâhümme salli alâ seyyidinâ
Muhammedinillezî câe bilhakkıl mübîn
Ve erseltehû rahmetel lil âlemin
Münacat bahri
İlâhî cennete evine girenlerden eyle bizi
Cennet içre cemâlini görenlerden eyle bizi
Yâ Hayyûl Yâ Kayyûm Sâmed
İhsanınâ yoktur adêt
Firdevs bahçesinde ebet
Kalanlardan eyle bizi
Yâ İlâhî, ol Muhammed hakkı çün
Ol şefâat kân-ı Ahmed hakkı çün
Sırr-ı fürkân nûr-i âzam hakkı çün
Kuds ü Kâbe Merve Zemzem hakkı çün
Aşk odundan ciğeri püryân içün
Derd ile kan ağlayan giryan içün
Yâ İlâhi, saklagıl îmânımız
Verelim îman ile tâ cânımız
Sâna lâyık kullarınla hemdem et
Ehl-i derdin sohbetine mahrem et
Hem Süleymân-ı fakîre rahmet et
Yoldaşın îmân makâmın cennet et
Yâ İlâhi, kılma bizi dâllîn
Bu dûâya cümleniz deyin âmîn âmîn
Ümmetinden râzı olsun ol muîn
Rahmetullâhi aleyhim ecmâin
Seyyidi kainât, Hazret-i Fahr-i Âlem
Muhammed Mustafâ râ Salevât
Allah âdın zikredelim evvelâ
Vâcib oldur cümle işde her kulâ
Allah âdın her kim ol evvel anâ
Her işi âsân ider Allah anâ
Allah âdı olsa her işin önü
Hergiz ebter olmaya ânın sonu
Her nefesde Allah âdın di müdâm
Allah âdıyle olur her iş tamâm
Bir kez Allah dese aşk ile lisân
Dökülür cümle günah misl-i hazân
İsm-i pâkin pâk olur zikr eyleyen
Her murâda erişür Allah diyen
Aşk ile gel imdi Allah diyelim
Dert ile göz yaş ile âh îdelim
Ola kim rahmet kıla ol pâdişah
Ol kerîm-ü ol rahîm-ü ol ilâh
Birdir ol, birliğine şek yokdürür
Gerçi yanlış söyleyenler çokdürür
Cümle-âlem yoğ iken ol var idi
Yaradılmışdan ganî cebbâr idi
Vâr iken ol, yok idi ins-ü melek
Arş-ü ferş-ü ay-ü gün hem nüh felek
Sun' ile bunlârı ol, vâr eyledi
Birliğine cümle ikrar eyledi
Kudretin izhâr edüp hem ol celîl
Birliğine bunları kıldı delîl
"Ol !" dedi bir kerre vâr oldu cihân
"Olma !" derse, mahv olur ol dem hemân
Pes Muhammeddir bur varliğa sebeb
Sıdk ile ânın rızasın kıl taleb
Ey azizler, işte başlarız söze
Bir vasıyyet kılarız illâ size
Ol vasıyyet ki direm her kim tuta
Misk gibi kokûsu canlardâ tüte
Hak-Teâlâ rahmet eyleye anâ
Kim beni ol bir dua ile anâ
Her kim ki diler bu duada buluna
Fâtiha ihsân ede ben kûluna
El-Fâtiha *
Mevlid-i Şerif-in müellifi Merhum Süleyman Süleyman Çelebi Hazretleri'nin ruhu için ve bu satırları okuyan, dinleyen, okumasına sebep olanlardan yaşayanların ruhu makamlarına, ahirete göçmüş olanlarınında ruhlarına El-Fatiha
Veladet bahri
Âmine hâtun Muhammed ânesi
Ol sadeften doğdu ol dür dânesi
Çünkî Abdullah'tan oldu hâmile
Vakt erişdi hefte vü eyyam ile
Hem Muhammed gelmesi oldu yakîn
Çok alâmetler belirdi gelmeden
Allâhümme salli alâ Muhammediv
Ve alâ âli Muhammed
Ol Rebiûl evvel âyın nîcesi
On ikinci gîce isneyn gîcesi
Ol gîce kim doğdu ol hayrûl-beşer
Ânesi anda neler gördü neler
Dedi gördüm ol habîbin ânesi
Bir acep nûr kim, güneş pervânesi
Berk urup çıktı evimden nâgehân
Göklere dek nûr ile doldu cihân
Gökler âçıldı ve feth oldu zulem
Üç melek gördüm elinde üç âlem
Bîri meşrik bîri mağribde anın
Bîri dâmında dikildi Kâbenin
Bildim anlardan kim ol halkın yeği
Kim yakîn oldu cihâna gelmeği
İndiler gökden melekler sâf sâf
Kâbe gibi kıldılar evim tavaf
Hûriler geldi bölük bölük
Buğûr yüzleri nûrundan evim doldu nûr
Çevre yânıma gelip oturdular
Mustafâ'yı birbirine muştular
Dediler oğlun gibi hiç bir oğul
Yâradılâlı cihân gelmiş değil
Bû senin oğlun gibi kadr-ı cemîl
Bir anâya vermemiştir ol Celîl
Ûlu devlet buldun ey dildâr sen
Doğiserdir senden ol hulk-ı hasen
Bû gelen "ilm-î ledün" sultânıdır
Bû gelen tevhîd ü irfân kânıdır
Bû gîce ol gîcedir kim, ol şerîf
Nûr ile âlemleri eyler latîf
Allâhümme salli alâ Muhammediv
Ve alâ âli Muhammed
Bû gîce şâdân olur erbâb-ı dil
Bû gîceye can verir eshâb-ı dil
Yâ Resulâllah
Rahmeten lil'âlemindir Mustafâ
Hem şefîal müznibîndir Mustafa
Vasfınî bû resme tertib ettiler
Ol mübârek nûru terğib etdiler
Âmine eder çü vakt oldu tamâm
Kim vücûda gele ol hayrül enâm
Sûsadım gâyet harâretden katî
Sundular bir câm dolusu şerbeti
Allâhümme salli alâ Muhammediv
Ve alâ âli Muhammed
Şerbeti sunduk tâbânâ hûriler
Bûnu sana verdi Allâh dediler
Kardan ak îdi ve hem soğuk idi
Lezzeti dâhi şekerde yok idi
İçdim ânı oldu cismim nûra gark
İdemezdim kendimi nûrdan fark
Geldi bir akkuş kanâd ile revân
Arkamı sığâdı kuvvetle hemân
Doğdu ol sâatde ol sultân-ı dîn
Nûra gark oldu semâvât-ü zemîn
Sallû Aleyhi ve Sellimû teslimâ
Hatta tenâlû cenneten ve naîmâ
Essalâtü vesselâmü aleyke
Ya Resûlallah
Esselâtü vesselâmü aleyke
Ya Habîballah
Essalâtü vesselâmü aleyke
Ya Seyyidel-evvelîne velâhirin.
Merhaba bahri
Yâradılmış cümle oldu şâdümân
Gam gidûp âlem yenîden buldu cân
Cümle zerrat-ı cihân idûb nidâ
Çağrışûben dediler kim merhabâ
Merhabâ ey âli sultân merhabâ
Merhabâ ey kân-ı irfan merhabâ
Merhabâ ey sırr-ı fürkân merhabâ
Merhabâ ey nûru râhman merhabâ
Merhabâ ey bülbül-i bâğ-ı Cemâl
Merhabâ ey âşinâ-yi Zülcelâl
Merhabâ ey cân-ı bâki merhabâ
Merhabâ uşşâkâ sâki merhabâ
Merhabâ ey cân-ı cânan merhabâ
Merhabâ ey derde dermân merhabâ
Merhabâ ey cümlenin matlâbu sen
Merhabâ ey Hâlikın mahbâbu sen
Merhabâ ey Pâdişah-i dû cihân
Senin için oldu kevn île mekân
Merhabâ ey rahmeten lil-âlemîn
Merhabâ sensin şefîa'l-müznibîn
Ey gönüller derdinin dermânı sen
Ey yarâdılmışların sultânı sen
Sensin ol sultân-i cümle enbiyâ
Nûr-i çeşm-i evliyâ vü asfiyâ
Yâ habîballâh bize imdâd kîl
Son nefes didârın ile şâd kîl
Allâhümme salli alâ seyyidinâ
Muhammedinillezî câe bilhakkıl mübîn
Ve erseltehû rahmetel lil âlemin
__________________
Mirac bahri 1-2
Seyyidi kainât, Hazret-i Fahr-i Âlem
Muhammed Mustafâ râ Salevât
Söyleşürken Cebrâil ile kelâm
Geldi Refref önüne verdi selâm
Aldı ol şâh-ı cihânı ol zamân
Sidre'den gitti ve götürdü hemân
Bir fezâ oldu o demde rûnümâ
Ne mekân var anda ne arz-u semâ
Kim, ne hâlidir, ne mâli, ol mahal
Akl ü fikr etmez o hâli fehmü hal
Ref' olup ol şâha yetmiş bin hicâb
Nûr-u tevhîd açtı vechinden nikâb
Her birisinden geçerken îlerû
Emr olundu Yâ Muhammed gel berû
Gel habîbim sâna aşık olmuşam
Cümle halkı sâna bende kılmışam
Ne murâdın vâr ise îdem revâ
Eyleyem bir derde bin türylü devâ
Mustafâ dedi: Eyâ Rabbe'r-Rahîm
Vey hatâ pûş ü atâsı çok kerîm
Ol zaîf ümmetlerim hâlî nola
Hazretîne nîce anlar yol bula
Hak-Teâlâdan nidâ geldi emin
Yâ Muhammed dedi Rabbü'l-Âlemin
Gam yeme kim Yâ Muhammed olma melul
Her ne kim dîledin oldu kabul
Ümmetini sâna verdim ey habîb
Cennetîmi anlara kıldım nasîb
Ey habîbim nedir ol kim dîledin
Bir avuç toprağa minnet meyledin
Zâtıma mir'at edindim zâtını
Bîle yazdım âdım ile âdını
Hem dedi kim: "Yâ Muhammed ben seni
Bilûrem görmeğe doymazsın beni
Avdet edûp davet et kullarımı
Tâ gelûben göreler dîdârımı
Sen ki mi'râc eyleyûb etdin niyâz
Ümmetin mîrâcını kıldım namâz"
Tarfetül-ayn içre ol Fahr-i cihân
Ümmühân'ın evine geldi hemân
Her ne vâki oldu ise serteser
Cümlesin eshâbına verdi haber
Dediler: "Ey Kıble-i İslâmü dîn
Kutlu olsun sâna mîrâc-i güzîn
Biz kamûmuz kullarız sen şâhsın
Gönlümüz îçinde rûşen mâhsın
Ümmetin olduğumuz devlet yeter
Hizmetin kıldığımız izzet yeter !"
Allâhümme salli alâ seyyidinâ
Muhammedinillezî câe bilhakkıl mübîn
Ve erseltehû rahmetel lil âlemin
Münacat bahri
İlâhî cennete evine girenlerden eyle bizi
Cennet içre cemâlini görenlerden eyle bizi
Yâ Hayyûl Yâ Kayyûm Sâmed
İhsanınâ yoktur adêt
Firdevs bahçesinde ebet
Kalanlardan eyle bizi
Yâ İlâhî, ol Muhammed hakkı çün
Ol şefâat kân-ı Ahmed hakkı çün
Sırr-ı fürkân nûr-i âzam hakkı çün
Kuds ü Kâbe Merve Zemzem hakkı çün
Aşk odundan ciğeri püryân içün
Derd ile kan ağlayan giryan içün
Yâ İlâhi, saklagıl îmânımız
Verelim îman ile tâ cânımız
Sâna lâyık kullarınla hemdem et
Ehl-i derdin sohbetine mahrem et
Hem Süleymân-ı fakîre rahmet et
Yoldaşın îmân makâmın cennet et
Yâ İlâhi, kılma bizi dâllîn
Bu dûâya cümleniz deyin âmîn âmîn
Ümmetinden râzı olsun ol muîn
Rahmetullâhi aleyhim ecmâin
Geri: KAINATIN EFENDISI HOSGELDIN SEFALAR GETIRDIN
O VAR!..
Her defa haberi taze bir müjde;
O var!
Her defasında, geç, gafletten vecde;
O var!
Ne sen varsın, ne ben, ne yâr, ne kimse;
O var!
Bütün sevdiklerin elden gittiyse;
O var!
Kalacak kim var ki, dost tomarından?
O var!
Sana daha yakın şah damarından;
O var!
Arama, bir ilaç yok eczahanede!
O var!
Gayede, sebepte ve bahanede;
O var!
Sevdiğini ebed boyu tutan dinç;
O var!
Ölümsüzlük şevki, ilâhî sevinç;
O var!
Yıkılmaz dayanak, kırılmaz destek;
O var!
Tekten de tek, bir tek, tek başına tek;
O var!
1982 NECİP FAZIL KIZAKÜREK ,ÇOK SEVDİĞİM Bİ ŞİİR PAYLAŞMAK İSTEDİM
HOŞGELDİN ALEMLERİN EFENDİSİ.....................................
Her defa haberi taze bir müjde;
O var!
Her defasında, geç, gafletten vecde;
O var!
Ne sen varsın, ne ben, ne yâr, ne kimse;
O var!
Bütün sevdiklerin elden gittiyse;
O var!
Kalacak kim var ki, dost tomarından?
O var!
Sana daha yakın şah damarından;
O var!
Arama, bir ilaç yok eczahanede!
O var!
Gayede, sebepte ve bahanede;
O var!
Sevdiğini ebed boyu tutan dinç;
O var!
Ölümsüzlük şevki, ilâhî sevinç;
O var!
Yıkılmaz dayanak, kırılmaz destek;
O var!
Tekten de tek, bir tek, tek başına tek;
O var!
1982 NECİP FAZIL KIZAKÜREK ,ÇOK SEVDİĞİM Bİ ŞİİR PAYLAŞMAK İSTEDİM
HOŞGELDİN ALEMLERİN EFENDİSİ.....................................
yasemin- Mesaj Sayısı : 656
BASARI PUANI : 1476
Kayıt tarihi : 26/05/09
Yaş : 49
Nerden : kayseri
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Ptsi 11 Nis. 2011, 09:53 tarafından anne-basimda-bit-var
» Lutfen ccuklarinizi kimseye emanet etmeyin!!!!
Paz 03 Nis. 2011, 18:54 tarafından GurbetGuzeli
» Haşhaşlı simit
Salı 15 Mart 2011, 19:22 tarafından GurbetGuzeli
» DÜGÜN HAZIRLIKLARI 1
Ptsi 14 Mart 2011, 12:29 tarafından GurbetGuzeli
» Cinsiyet Belirleme Yöntemleri Paylaşım
Çarş. 09 Mart 2011, 09:54 tarafından GurbetGuzeli
» gurbetguzelinin oglanlari erkek oldu resimli:))))))
Perş. 24 Şub. 2011, 10:21 tarafından GurbetGuzeli
» siteye resim nasil eklenir (resimli anlatim)
Çarş. 22 Ara. 2010, 08:42 tarafından GurbetGuzeli
» donots cocuklar bayilacak bunaaa resimliii
Salı 21 Ara. 2010, 13:30 tarafından GurbetGuzeli
» ASURE VE ASURE CORBASI DENEYIN PISMAN OLMAYACAKSINIZZ
C.tesi 18 Ara. 2010, 20:28 tarafından GurbetGuzeli