Güllerbahcesi
SITEMIZE BEDAVA ÜYE OLUN HER TÜRLÜ BILGIDEN SIZDE YARARLANIN IYI EGLENCELER

Join the forum, it's quick and easy

Güllerbahcesi
SITEMIZE BEDAVA ÜYE OLUN HER TÜRLÜ BILGIDEN SIZDE YARARLANIN IYI EGLENCELER
Güllerbahcesi
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Gebeligi sonlandirma(kürtaj)

Aşağa gitmek

Gebeligi sonlandirma(kürtaj) Empty Gebeligi sonlandirma(kürtaj)

Mesaj tarafından alemsin_valla_ya_sen Çarş. 16 Nis. 2008, 14:22

Gebeliğin doğumdan önce bir noktada sona ermesi iki yoldan olur. Bunlardan biri, dölyatağı içindeki fetusun bir takım nedenden ötürü kendiliğinden dölyatağı dışına atılmasıdır. Düşük dediğimiz bu durum, tüm gebeliklerin yaklaşık % 10′ unda ortaya çıkmaktadır. Eğer bu durum kendiliğinden olmayıp, gebeliğe son verme kasıtlı bir müdaheleyle gerçekleşirse, buna da kürtaj adını veriyoruz. Dilimize Fransızcadan yerleş­miş olan bu sözcük aslında hekim tarafından yapılan gebelik müdahalesi­nin ancak belli bir yöntemini karşılar. Oysa aşağıda göreceğimiz gibi, günü­müzde çok çeşitli yöntemler uygulan­maktadır. Fakaî halk arasında yaygınlık kazanmış olan kürtaj terimi, gebeliğe son verme yöntemlerinin tümünü kapsar biçimde kullanılmaktadır. Hukukta ve tıbda bu konuyla ilgili olarak kullanılan bir başka terim de “cinaî düşük”tür. Ne var ki “cinaî” kavramı, günümüzde din, hukuk ve insanlık açılarından pekçok ülkede tartışılmakta olan kürtaj sorununa tek yanlı bir bakışı betimler. Kürtajın “cinaî” bir eylem haline gelmesi, anne karnındaki fetusun bahir bir insan varlığı sayılmasıyla mümkün olur. Oysa gerek tıp, gerek din otoriteleri annenin dölyatağındaki fetu­sun, gebeliğin hangi döneminden başla-

yarak canlı insan varlığı sayılabileceği konusunda bir türlü fikir birliğine varamamaktadırlar. Çoğu tıp uzmanla­rınca bu dönem gebeliğin 28. haftasın­dan sonradır. Çünkü fetus bu sıralarda annenin dölyatağının dışında yaşamda kalabilecek gelişim noktasına varır. Başkalarına göre bu nokta, gebeliğin ilk üç aydan sonraki döneme girişiyle belirlenir. Bu konuda en tutucu görüşü savunan katolik kilisesi, tamamen insan yaşamının döllenme ile başladığı teziyle kürtaja karşıdır. Kürtaj tartışmasının diğer ucunda yer alarak kürtajın yasallaştırılmasını isteyenler ise, önce­likle bir kadının kendi bedeni üzerine kendi kararlarını alabilme hakkını savu­nurlar. Ayrıca, toplumun istenmeyen çocuklardan değil, anne-babaları tarafın­dan istek ve sevgiyle sahip olunan, rahat koşullar içinde özenle yetiştirilen birey­lerden oluşması gerektiğini ileri sürerler. Bu tartışmanın en yoğun biçimde süregeldiği yerler Batı‘nın Hıristiyan gelenekli ülkeleridir. Bu ülkelerde daha önceleri egemen olan tutucu inançların yerini özgürlükçü düşünceler aldıkça, kürtajla ilgili yasaların da yavaş yavaş gelişmekte olduğunu görüyoruz. Bugün katolik inancının fazla yoğun olmadığı çoğu Avrupa ülkesinde ve ABD’nin pek çok eyaletinde bir takım ruhsal-toplum-sal gerekçeler gösteren her kadın için gebeliğin ilk üç ayında kürtaj yaptırmak yasal, kolay ve masrafsız hale gelmiştir.

Ülkemizde, yakın zamanda koşullu olarak yasallaşan gebelik müdahalesi, uzun yıllardır hekimler tarafından özel. muayenehanelerde eskiden Avrupa ve Amerika ülkelerinde olduğundan daha ölçülü ücretler karşılığında uygulanmak­taydı. Ve bu haliyle kürtaj, fazlaca bir toplumsal sorun yaratmamıştır. Ancak bu söylenenler kentlerde yaşayan, göreli olarak varlıklı sayılan toplum kesimleri için geçerlidir. Kırsal kesimde yaşayan kadınlar için durum oldukça farklıdır. Sağlık hizmetlerinin yetersiz olduğu yoksul yörelerde en sık başvurulan çareler, kadınların kendi müdahaleleriyle gebeliklerine son vermeleridir.Bu girişim­ler yüzünden her yıl doğurgan yaştaki pek çok kadının yaşamını yitirdiği bir gerçektir. Kadınların kendi kendilerine uyguladıkları işlemler, daha çok şiş, iğne, v.b. sivri nesnelerle yâ da dölyoluna yerleştirilen hayvan pisliği, toprak gibi maddeler ya da kocakarı Maçlarıyla dölyatağının kasılmasını ve içindeki fetusun dışarı atılmasını sağla­maya yöneliktir. Fakat bu sırada çeşitli biçimlerde dölyatağı zedelenmelerinin or­taya çıkması olasıdır. Dölyatağı girişi bir daha gebeliğe elvermeyecek ölçüde

açılıp esnekliğini yitirebilir ya da dölyatağı duvarı delinebilir. Aşırı kanama kadını ölüme götürebilir. Hastanelere yakın yerlerde yaşayan kadınların kendi kendilerine yaptıkları müdahalenin hemen ardından doğal düşük gerekçesi ile hastaneye başvur­dukları da sık sık görülmektedir. Bu yolda bir çeşit ücretsiz fakat yüksek rizikolu kürtaj gerçekleştirilebilmektedir. Kadınların iç organlarını yabancı madde­lerle kurcalamak yerine atlayıp sıçra­mak, ağır yük kaldırmak gibi çocuk düşürme yollarını denedikleri de olur. Fakat ne yazık ki bunların hepsi tehlikeli yollardır.

Din ya da hukuk açısından sürdürülen tartışmalar bir yana, kürtajın kadının ruhsal ve bedensel sağlığı açısından sakıncalı bir şey olduğu kesindir. Hiç bir duyarlı kimsenin körü körüne kürtaj savunuculuğu yapamayacağı gibi, bu konuda tek yanlı bir yargı getirmek de olanaksızdır. Kürtaja başvurup başvur­mama sorunuyla karşı karşıya kalan bir kadının çok yanlı ve çok çelişkili düşünceleri olabilir. Karnındaki bebeği koruma güdüsünün karşısında güç toplumsal ve ekonomik koşullar belirebi-

lir. Ya da çevrenin, ailenin, vb. baskılarıyla çocuğunu doğurması gerek­tiğine inandırılan bir kadın içten içe anneliğe hazır olmadığı duygusuna sahiptir. Bu gibi durumlarda bir yanın ağır basması diğer yandan ruhsal özveri gerektirirken, çözümü güç ruhsal sorun­lara yol açabilir. Kürtajın bir gereklilik olarak savunulabileceği durumlar, kürta­jın durumu en az zararla kurtarabile­ceği durumlardır denilebilir. Sonuç ne olursa olsun, etkili bir doğum kontrolünün yani döllenmeyi engelleyici önlemler alarak cinsel birleşmede bulun­manın en doğru çözüm olduğu bir ger­çektir. Ne yazık ki günümüzde kısır­laştırma dışında gerçekten yüzde yüz etkili bir doğum kontrolü yöntemi yoktur. Kürtaj, bir ailenin ya da bir kadının yaşamında ister istemez yüzleşilmesi gereken bir durum olarak ortaya çıkabilir. Bu konuda önemli bir takım bilgilere sahip olmak iyidir. Her şeyden önce, kürtaj da bütün diğer tıbbî müdaheleler gibi bazı tehlikeler içerir. Fakat doğumdan daha tehlikeli olduğu söylenemez. Bugün İngiltere’de biryılda yasal kürtaj yaptıran 100.000 kadından dördünün ölmesine karşılık, doğum

yapan 100.000 kadından onikisi ölmek­tedir. Kürtaj, gebeliğin ne kadar erken dönemlerinde yapılırsa o kadar güvenli­dir. Fakat yetkisiz kimselerin yardımına başvurmak, ya da kendi kendine düşük yapmaya çalışmak son derece tehlikeli­dir. Bunlardan kesinlikle kaçınmalıdır.

Gebeliğe Son Verme Yöntemleri İlk 3 gün içinde: İğfal gibi olağanüstü durumlarda kullanılmak üzere bazı hekimlerce verilen tablet şeklinde özel bir ilaç bulunmaktadır. Ancak bunun beden üzerinde oldukça zararlı etkileri vardır. Bu nedenle bir yaşam boyunca 1-2 defadan fazla kullanılması tavsiye edilmez. İğfal olayından sonraki ilk Uç gün içinde alınması gerekir. İlk iki hafta içinde: Hiç bir kadın ondört günlük bir adet gecikmesinden önce -gebe olup olmadığını kesinlikle bilemez. Fakat böyle bir olasılık söz konusu olduğunda, bir anlamda adet düzenleme müdahalesi gibi, dölyatağının içinde kalınlaşmakta olan iç zar vakum, ya da emme yöntemiyle çekilip dışarı çıkartıla-bilmektedir, Eğer bu iç zar üzerinde yuvalanmış bir embriyo bulunmaktaysa, o da bu yöntemle yerinden sökülüp alınmış olmaktadır. Henüz sadece Ame­rika Birleşik Devletlerinde yapılmakta olan bu işlem, Avrupa’da ya da ülkemizde uygulanmamaktadır. Oniki haftaya kadar: Vakum kürtajı denilen bu yöntem günümüzde batı ülkelerinde en yaygın olarak uygulanan yöntemdir. Türkiye’de uygulanabilmek­tedir. Fakat henüz yaygınlaşmamıştır. Önce dölyatağına giriş genişletilir, sonra bir ucunda emme pompası bulunan bir

boru dölyatağının içine yerleştirilir. Böylece dölyatağı içindekiler emilerek borunun ucundaki bir şişeye aktarılır. Hasta birkaç saat içinde yürüyebilir ve müdahalenin yapıldığı yerden ayrılabilir. 12-16 haftalık durumda: Dölyatağı ağzının genişletilmesi ve “küret” adın­daki bir araçla içeriğinin kazınması Batı‘da daha çok bu dönem gebeliklerde uygulanmaktadır. Fakat vakum kürtajı­nın yaygın olmadığı Türkiye’de “kürtaj” teriminin gerçek karşılığı olan bu işlem en sık uygulanan yöntemdir. Bu ameliyat genellikle anestezi eşliğinde hekim tarafından elle yapılır. Aşağı yukarı onbeş dakika sürer. İleri dönemde bir gebelik yoksa oldukça basit bir işlemdir ve hasta kısa bir dinlenmeden sonra ameliyat yerinden ayrılabilir. Ancak 12-16. haftalar arası gibi ileri bir dönemde yapıldığında hastanın bir gece klinik ya da hastanede katması gerekebil lir.

16. haftadan sonra: Enjeksiyonla fetu-sun çevresindeki sıvıdan bir miktar alınarak yerine tuzlu su verilir. Tuzlu su fetusun ölümüne yol açar. Dölyatağı bir iki gün içinde kasılmalarla birlikte fetusu dışarı atar. Bu müdahale yapıldığında hastanın hastanede birkaç gün geçirme­si gerekir.

18-24 haftalık durumda: Histerotomi adı verilen bir çeşit ameliyat yapılır, sezaryene benzeyen bu ameliyatta

karında ufak bir yarık açılarak dölyatağı­nın içindeki fetuş ile plasenta dışarı çıkartılır. Bu ameliyattan sonra yeniden gebe kalındığında genellikle sezaryenli bir doğum gerekli olur. Histerotomi, hastanın bir hafta kadar hastanede kalmasını ve 2-3 haftalık bir toparlanma dönemi gerektirir.

Kürtaj Sonrası

Kürtajdan sonra çabuk toparlanmak mümkündür, fakat bazı kurallara uymak gerekir. İlk günlerde mikrop kapmamaya dikkat edilir. Altı hafta süreyle cinsel birleşmede bulunulmaz ve fazla enerjik hareketlerden sakınılır. Yine altı hafta kadar bir süre denize girilmez. Genellik­le hekim hastanın altı hafta sonunda bir denetimden geçmesini ister. Bu süre içinde ağır kramplar, âteş, ya da 10 günden fazla süren kanama görüldüğün­de derhal hekime başvurulmalıdır.
Çünkü her hangi bir mikrop kapma olduğunda bunun süratle iyileştirilmesi gerekir.

Çoğu kadınlarda kürtajdan sonra bir rahatlama görülür. Fakat bazılarının üzgün olmaları, hatta hafif depresyon geçirmeleri de olağandır. Bunun önemli bir nedeni, aynen doğumdan sonra olduğu gibi, bedendeki hormon değişik­likleridir. Bu duygular zamanla geçer. Eğer söz konusu olan, aslında doğurul–mak istenen, fakat olanaksızlıklardan dolayı aldırılan bir bebekse depresyon bebeğin doğmuş olacağı zamana kadar uzanabilir. Bu da doğa) bir kederlenme­dir, Yine zamanla geçecektir
alemsin_valla_ya_sen
alemsin_valla_ya_sen
Admin
Admin

Mesaj Sayısı : 5591
BASARI PUANI : 23125
Kayıt tarihi : 23/03/08
Yaş : 44
Nerden : isvicre

http://www.gullerbahcesi.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz