Güllerbahcesi
SITEMIZE BEDAVA ÜYE OLUN HER TÜRLÜ BILGIDEN SIZDE YARARLANIN IYI EGLENCELER

Join the forum, it's quick and easy

Güllerbahcesi
SITEMIZE BEDAVA ÜYE OLUN HER TÜRLÜ BILGIDEN SIZDE YARARLANIN IYI EGLENCELER
Güllerbahcesi
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Piknik sadece mangal üstü köfte mi? Piknikte gönlümüz de doymalı..

Aşağa gitmek

Piknik sadece mangal üstü köfte mi? Piknikte gönlümüz de doymalı.. Empty Piknik sadece mangal üstü köfte mi? Piknikte gönlümüz de doymalı..

Mesaj tarafından GurbetGuzeli Salı 22 Nis. 2008, 14:10

Yaz mevsiminin gelmesiyle, beton binalar ve yoğun iş stresi altında kalan şehir insanı, piknik ihtiyacı hissedip kendini yeşillikler arasına atmak ister. Yorucu bir haftanın ardından yeşilin ve mavinin buluştuğu güzel bir yerde hem bedeni hem de ruhu dinlendirebilecek huzurlu bir piknik yapmak herkesin hayallerini süsler. Yemyeşil çimenler üzerine serilip hemen yanı başında şırıl şırıl akan bir derenin insanı iliklerine kadar dinlendiren o muhteşem sesi karşılığında neler vermez ki insan...

Her piknik öncesi böylesi hayaller kurulur. Ama ortaya genelde şöyle bir manzara çıkar: Akşamdan hazırlanan köfteler, dolmalar ve kızartmalarla yollara çıkılıp, henüz piknik yerine varılmadan yolluklar açılıp, birer-ikişer börekler, poğaçalar, ekmek arası köfteler dağıtılıp yenir. Piknik yerine gelindiğinde, toz-toprak hatta böceklerle karışık, mangal üzerindeki zararlı dumanlarla kızartılan etler büyük bir iştahla yenir. Yedikleri ağır yemeklere vücutları dayanamayıp bitkin bir şekilde, iki ağaç arasına asılan hamaklarda uykuya dalınır.

Sözün burasında şöyle bir soru soralım: Bizim piknik anlayışımız böyle mi olmalı? Piknik, sadece yeşil bir ortama gidip orada mangal üstü et-köfte yemek midir? Hayatın her karesine tefekkür gözlüğüyle bakması gereken bir insanın piknik anlayışı böyle mi olmalıdır?

***

Piknik, tefekkür vesilesidir

Mümin tefekkür insanıdır. O, ilahi sanatın kendini bütün cömertliğiyle sergilediği piknik ortamlarında sadece midesine değil, gönlüne de ziyafet çektirmeyi bilen insandır. Rabb’imiz Kur’an-ı Kerim’de pek çok ayet-i kerimede bu gerçeği dile getiriyor: “Onlar göklerin ve yerin yaratılışına bakarak derin, derin düşünürler. Ve ‘Rabb’imiz sen bunları boşuna yaratmadın, Seni bu gibi noksanlardan tenzih ederiz’ (derler)…”(Âl-i İmran, 3/191) Bakara Suresi’nin 164’üncü ayetinde de mealen, “Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün sürelerinin değişmesinde, insanlara fayda sağlamak üzere denizlerde gemilerin süzülüşünde, Allah’ın gökten indirip kendisiyle ölmüş yeri canlandırdığı yağmurda ve yeryüzünde hayat verip yaydığı canlılarda, rüzgârların yönlerini değiştirip durmasında, gökle yer arasında emre hazır bulutların duruşunda, elbette aklını çalıştıran kimseler için Allah’ın varlığına ve birliğine nice deliller vardır.” buyruluyor.

Evet, pikniklerimiz bizi aynı zamanda tabiatı müşahedeye ve oradaki ilahi sanatları keşfedip Rabb’imize olan şükrümüzü artırmaya vesile olmalı. Piknik ifadesinden sadece “mangalda pişirilen et”i anlayan bir insanın bu ufku yakalaması elbette mümkün değildir.

***

Ağaçlar, kuşlar bize O’nu anlatıyor

Kur’an-ı Kerim’in bize kazandırdığı inanç sistemine göre karıncadan tâ dünyaya, zerreden tâ güneşe kadar canlı-cansız, şuurlu-şuursuz, ruhlu-ruhsuz bütün varlıklar her an ibadet ve zikir halindedirler. Allah kendilerine hangi görevi ve kulluk vazifesini vermişse onu aksatmadan yerine getirmektedirler. En küçüğünden en büyüğüne kadar her varlık birer âyettir. Tüm kâinat ise sayısız âyetleri ihtiva eden büyük bir kitaptır. Görerek, müşahede ederek okunan büyük bir Kur’an’dır. Aynı zamanda bütün varlıklar, Allah’ın sonsuz güzellikteki isimlerinin, sonsuz mükemmellikteki sıfatlarının yansıdığı birer aynadır. Bu aynaya bakan bir mümin, sanatta ‘sanatkâr’ı, nakışta ‘nakkâş’ı görür.

Havaların ısınması ve tatilin başlamasıyla gittiğimiz piknik yerleri bu noktada bizim için ufuk açıcı bir ortamdır. Üzerine hamağımızı astığımız ağaca, sergimizi serdiğimiz çimenlere, nazlı nazlı akan derelere bu nazarla bakmalıyız ki pikniğimiz daha da bereketlensin. Böylece midemizin hakkını verirken gönül dünyamızın da hakkınızı vermiş oluruz.

***

Çocuklarımız için bulunmaz fırsat

Çocuklarımızın mânevi gelişiminde de piknikleri bulunmaz bir vesile olarak değerlendirebiliriz. Mesela çocuğunuza piknik yerindeki bir ağacı göstererek, bitkilerdeki büyüme ve gelişmenin daha iyi anlaşılması için tohumun, fidenin büyümesi, çiçek ve meyve tomurcuklarının incelenmesi, topraktaki vitamin ve minerallerin kökler yoluyla, hava ve ışığın yapraklar vasıtasıyla nasıl değişime uğradığını ve besin şeklinde canlılara nasıl yararlı hale geldiğini anlatabilirsiniz. Ve bu süreç içinde Cenab-ı Hakk’ın her an hâzır ve nâzır olarak nasıl iş gördüğünü, kudretinin, ilminin, iradesinin genişliğini ve muhteşemliğini hissettirebilir, onun emirlerine uymanın önemini vurgulayabilirsiniz.

Yine yaprak, çiçek ve meyvelerin şekil, renk, lezzet ve kokularının hepsinin farklı farklı olduğunu, karınca, arı, böcek ve kuşların ekolojik denge açısından önemini, hayvanlar âlemindeki iş bölümünün, paylaşımın, sevgi şefkat, acıma, yardımlaşma, fedakârlık gibi özelliklerin bütün canlılarda hangi şekillerde bulunduğunu ifade edebilirsiniz. Bunun için piknik yerlerinde karınca veya kuş yuvalarını onlara gösterebilirsiniz.

Ayrıca varsa piknik yerindeki dereyi gösterip baharda derelerin suyunun neden arttığı, dağların tepelerindeki karların nereye gittiği, içme sularının yeryüzüne nasıl çıktığı vb. konularda çocuğun düşünmesini, piknikte ateş yakılıp ızgara yapıldığı takdirde odunun, kömürün nasıl yandığı, nasıl söndürüldüğü, üzerine kum atılan ateşin neden söndüğü vb. sorularla da çocuğun fiziki olayları daha iyi anlamasını sağlayabilirsiniz.

***

Bedenimizle beraber ruhumuzu da dinlendirmeliyiz

Bu saydıklarımızın dışında elbette daha başka pek çok tavsiye edilebilecek husus olabilir. Ancak bu hususlar göz önünde bulundurulurken şu bakış açısını devamlı surette koruyabilmeliyiz: Güzel bir piknik mekanında, gaflet ve hevesâtı kalınlaştırıcı bir duygu ve düşünceyle dinlenmeyi düşünmek, ruhun değil, bedenin dinlenmesini sağlar. Ancak şunu unutmayalım ki, bedenin dinlenmesi zinde bir ruha bağlıdır. Bedenle beraber ruh da dinlendirilmek isteniyorsa, piknik mekanında ilahi sanatlar gözlemlenmeli, Rabb’imizin verdiği eşsiz nimetler için şükredilmeli.

Hatta şu da ifade edilebilir ki, bu uğurda yapılan maddi harcamalar sadaka hükmüne geçer. Bu şekilde ailelerimize karşı da en güzel sadakayı vererek onları dinlendirmiş oluruz. Biz de meşru dairede gençleşmiş, zindeleşmiş ve canlanmış oluruz. Bunun dışındaki bir maksatla yapılan piknikler, bedeni dinlendirse bile -ki bu durum her zaman tartışmaya açıktır- gafletin devamını sağlar ve belki de gönül dünyamızı ayakta tutan bir kısım latifelerimizi öldürmüş oluruz.

Son söz: Gittiğiniz piknik yerlerinde sadece radyo ve teybin sesini değil, tabiatın sesini de dinleyin. Tabiatın sesini veya sessizliğini can kulağı ile dinleyenler tabiatın ahenkli sessizliğinde bedenleriyle birlikte ruhlarının da dinlendiğini söylüyorlar ve ekliyorlar: “Sessizlik arttıkça, insan kendine yaklaşır; ama maalesef çoğu insan bilmez bu sırrı…”
GurbetGuzeli
GurbetGuzeli
Yönetici
Yönetici

Mesaj Sayısı : 6366
BASARI PUANI : 24704
Kayıt tarihi : 23/03/08
Yaş : 48
Nerden : isvicre

http://www.gullerbahcesi.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz